MASUMİYETİN SIRRI: KALBİN YUMUŞAKLIĞI

MASUMİYETİN SIRRI: KALBİN YUMUŞAKLIĞI

"Belki senin rızkın kalbinin yumuşaklığıdır" 💕

Aslında sana çok derin bir gerçeği hatırlatmak istiyorum. Hayatta hepimiz bir şeylerin peşinden koşarız; para, başarı, tanınmak... Ancak bu söz, senin için en değerli ve kalıcı olanın, tüm bu dışsal şeylerden çok daha fazlası olduğunu fısıldıyor: içindeki o muazzam merhamet ve şefkat.

Düşünsene, kalbinin yumuşaklığı sayesinde kaç insana dokundun, kaç yüreğe umut oldun? Belki de farkında bile değilsin ama o merhametli ruhun, sana hiç beklemediğin kapılar açtı, en zor zamanlarında bile bir ışık oldu. Bu yumuşaklık, seni başkalarından ayıran, sana gerçek mutluluğu ve iç huzuru veren en büyük zenginliğin..Çünkü para gelip geçer, makamlar değişir ama senin güzel kalbin, tüm bu fırtınalara rağmen sana yol göstermeye devam eder. kalbin bir kedinin tüyleri kadar yumuşak olsa bile çelik kadar da kuvvetli olur zorluklar karşısında.

Unutma, bazen en büyük "rızık", yani sana bahşedilen en değerli lütuf, cebindeki parada veya etiketinde değil, başkalarının derdine ortak olabilen, iyilikle atan kalbinde saklıdır. Belki de senin en büyük gücün ve güzelliğin, o paha biçilmez kalbinin yumuşaklığıdır.

Hz. Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi vesellem Efendimizin hayatı boyunca sergilediği yüksek ahlaki vasıflardan biri olan yumuşak huyluluk yani hilm ile tüm insanlığa örnek olmuştur. Hilm, öfkeye kapılmadan, aceleci davranmadan, kötülüğe karşılık vermeden olgunlukla hareket etmeyi ifade eder. 

 "Allah Teâlâ rıfk sahibidir (yumuşak huyludur), rıfkı sever ve rıfka, sertliğe verdiğinden daha çok mükâfat verir." (Müslim, Birr, 77)

Cenabı Allah'ın masum kalplere en güzel hediyesidir yumuşak huy..Yani Allah'ın ahlakı ile ahlaklanmaktır.. yarattığı bazı varlıkları da yumuşak huyla süsler Yüce Rabbimiz.. bunlardan bir tanesi de kedilerdir..Kedileri okşamak insanlara şifadır, insanların kalbini yumuşatır. 

Peygamber Efendimiz Sallallahu teala aleyhi ve sellem Hazretleri de yetim başı okşamının kalpleri yumuşattığını ve katılıktan kurtardığını söyler..Efendimiz aleyhissalatu vesselam masumların, yetimlerin başını hep okşardı..Sahabe efendilerimize de çocuklarını öpmelerini tavsiye ederdi.. 

Bir insan yavrusu, dünyaya gözlerini açtığı ilk andan itibaren koşulsuz sevgiyi ve saf masumiyeti temsil eder. Onların tebessümleri, içten kahkahaları, uykudaki o huzurlu halleri… Her biri, ruhumuzdaki en hassas tellere dokunur. Bir bebeğin minicik elinin parmağınızı sımsıkı kavraması, sanki size "Buradayım, güvendeyim ve seni seviyorum" demesi gibi..Gözlerinden yansıyan o pırıl pırıl merak, keşfetme arzusunun en saf hali. Onlar, daha dünyayı anlamaya çalışırken bile, etraflarına sınırsız bir sevgi enerjisi yayarlar. Kendi çıkarları olmadan, yargılamadan severler. Bu, insan ruhunun en duru ve en güzel formu işte.. 

İlginç bir şekilde, bir hayvan yavrusu da aynı saflıkla parlar. Bir kedi yavrusunun oyunbazlığı, tüy yumağı misali yuvarlanıp bacaklarınıza sürtünmesi; bir köpek yavrusunun kuyruğunu sallayarak size koşması, minik burnuyla sizi dürtmesi; bir kuşun bahar sabahında pencerenizdeki cıvıltısı… Tüm bunlar, doğada bize sunulan en değerli hazinelerden. O masum varlıkların dünyasında kurnazlık, art niyet, kötülük yok ki..Sadece anı yaşamak, keşfetmek ve sevmek var. Düşünün ki, bir yavru hayvan, tamamen içgüdüleriyle, içinden geldiği gibi yaşar. Açsa yer, uykusu gelince uyur, sevmek isteyince sevilir. Onlar, varoluşun berraklığını ve sadeliğini bizlere hatırlatan canlı ders kitapları gibiler..

Pekii biz yumuşaklığın ifade biçimlerini nerde kimden ve nasıl öğrendik..varoluşumuzun sorusu bu..Şefkatle aşkla dokunuşlar, bakışlar, sessiz iletişimin büyüsüdür. Hem insan yavruları hem de hayvan yavruları, en güçlü iletişim biçimlerini dokunuşlar ve bakışlarla kurarlar. Kelimelere henüz ihtiyaç duymayan bu varlıklar, ruhlarıyla konuşmayı çok iyi bilirler. Bir bebeğin parmağınıza tutunması anne karnındaki güvenli bağlanma hissinin dışa vurumudur. Bir kedinin usulca kucağınıza kıvrılıp mır mır yâ Rahman yâ Rahim demesi.. size duyduğu güvenin ve huzurun işareti olur..Bu anlar, kelimelerin ötesinde bir bağ kurar, kalpten kalbe akan bir enerji akımı olur.. İlâhi sevgi, kutsal bağ, çıkarsız ilişki.. 

Resimde de gördüğümüz gibi, o iki küçük canlının birbirine bakışı, adeta ruhların birbiriyle konuştuğu, sessiz bir diyalog. . Bu bakışlarda korku değil şefkat, yabancılık değil merak, hesap değil samimiyet var..Birbirlerinin varlığını hissederler, birbirlerinin enerjisine teslim olurlar. Bu, evrensel bir dil..masumiyetin ve koşulsuz sevginin dili. Göz teması, en derin duyguları aktarmanın en güçlü yollarından biri..ve bu iki minicik canlının bakışları, insan ruhunun en hassas noktasına dokunur. İşte bu, kalbimizin yumuşaklığının, en saf, en arı ifadesi oluyor..Onlar bize, gerçek iletişimin sadece sözcüklerden ibaret olmadığını, asıl olanın kalpten kalbe kurulan bağlar olduğunu öğretirler.

Hayatın Ritmi kalbin yumuşaklığıyla büyüleyici olur..Kalbin yumuşaklığı sevinç ve teselli kaynağı olur ve Ruhların Şifacıları da kalbi yumuşak insanlardır.. düşünün bir doktora gidiyorsunuz size çok sevecen yumuşak Kibar davranıyor. Artık o doktorun ne dediğinin hiçbir önemi yok. Zaten ilk saniyeden sizin iyileşme sürecinizi başlatır. Madalyonun diğer tatafını düşündüğümüzde sert tavırlı kaba saba bir doktor en harika ilaçları verecek olsa bile bir daha o doktora gitmek istemezsiniz..

Yumuşak huyluluğu yani hilmi ile tüm insanlığa örnek olan güzeller güzeli Peygamber Efendimiz Sallallahu teala aleyhi ve sellem Hazretleri de bu konuda Allahü Teala'nın iltifatına Mazhar olmuştur.

**Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, muhakkak ki, etrafından dağılır giderlerdi.**  Âl-i İmrân Suresi'nin 159. ayetinde, Habibim dediği resulünü ne güzel övüyor Allah-u Teala onun güzel vasfını ne güzel vurguluyor. . Çok değer verdiğim birisi şöyle demişti.."Ayetlerin ifade ettiği beyanı kadar kastettiği beyanını da görmek lazım" Rabbimiz Peygamber Efendimize "kaba ve katı yürekli değilsin Habibim" diyor Ne muhteşem bir iltifat...sadakallahül azim.

Yumuşak kalpli insanların varlığı, hayatın daraltmasında, koşuşturmacasında, kaosunda bizlere bir nefes alma alanı sunar. Modern dünyanın getirdiği stres, kaygı ve yorgunluk içinde, sevimli küçücük varlıklar birer terapi gibidir. Stresli bir günün ardından bir bebeğin kucağınıza gelip başını omzunuza koyması ya da kedinizin şefkatli bir dokunuşu, tüm yorgunluğunuzu alıp götürür. Onlar, en zor anlarımızda bile bize umut ve teselli kaynağı oluyorlar..

Sevinçlerimizi çoğaltıp, üzüntülerimizi hafifletiyorlar. Kalbimizdeki merhamet ve şefkat duygularını besleyip, bizi daha insancıl olmaya davet ediyorlar. Onların varlığı, hayatın güzelliklerini fark etmemize, anı yaşamaya odaklanmamıza yardımcı oluyor. Bir bebeğin ilk adımları, bir yavru kedinin çılgın oyunları; bunlar, hayatın ne kadar da mucizevi olduğunu bize her an hatırlatan detaylar değil mi..

Rızık Cenabı Allah'tandır.. kalbimize en güzel rızık hilm'dir yani kalp yumuşaklığıdır.. Böylece içimizdeki aydınlığı bulmanın ve masumiyetin sırrına ulaşırız.. ve en önemlisi, kalbimizin derinliklerindeki o saf sevgi pınarını ve masumiyetin tılsımlı melodilerini korumaktır.. Bütün masum varlıklar bize sevimli gelir ve bize unuttuğumuz kendi iç çocukluğumuzu hatırlatır.. 

Hepimizin içinde o saf, meraklı, seven ve sevgiye aç bir çocuk var. Hayatın getirdiği zorluklar ve olgunlaşma süreciyle birlikte bu çocuk bazen geri planda kalabiliyor.. ta ki bir kedi görüp onun yumuşacık tüylerini okşayan kadar veya gözlerimizin içine aşkla bakan bir bebek görene kadar. ..İşte o anda Kalbimiz yumuşacık oluveriyor..bir bebekle ya da bir hayvan yavrusuyla kurduğumuz o bağ, içimizdeki o savunmasız çocuğu yeniden canlandırıp, bizi berraklığa ve neşeye davet ediyor. Bu, kalbimizin en büyük rızkıdır; Dünya'ya bu gözlerle bakabilmek, her canlıda o ilahi masumiyeti görebilmek olağanüstü bir hediyedir bize. Kalbinizin sâhibi Zât-ı Zülcelali Vel İkram Cenâbı Allah'ımızdan.. Kıymetini bilelim...

Yorum bırakmak ister misiniz?

Daha yeni Daha eski